CazKedisi büyük harfler, yıldızı başından uçuşan cümleler ve kocaman adamların kocaman dizelerinin oluşturduğu çemberin dışında, bir kış gecesinin kuzine sobasının kenarında mırıl sesiyle huzurla nefes alan müziğin sesi.
Sakin ve temiz suların kıyısında, denizkestaneleri ve ayrık otlarının arasında, ay kıvamında bir küçük dize.
Kedimiz, sokaklarda ve hatta çokça sokaklarda nefes almakta. Geceleri göz kırpacak size, siz uykudayken kırpılan gözün farkında bile olmayacaksınız çoğunlukla.
Her mevsim başında, yılda dört kez, bir yıldız öper gibi şiir yanaklarınızdan.
CazKedisi, müziği ve dizeyi kuşatan fırtına ve tuzaklardan uzak, limanına teknesini bağlamış bir pancar motorunun sesiyle, çocuk kalbimize fısıldanan cahil bir peri masalından başka bir şey değildir.
Bu yüzden bizi en iyi anlayanlar, kırmızı ibikli horoz şekerini çalan kardeşimiz rüzgâr ve sokak kedilerinin alçakgönüllü kirpiklerinden başka kimsecikler değildir.
Onlar ki, kırmızı beyaz bir pilli pikaba yerleştirilen plağın narin dudaklarını öpen iğnenin hışırtısıyla uyur her gece sessizce kucağında hayallerimizin.
Bize düşen, o güzelim genç fısıltısını flütün alıp, bilinmedik köylerin bilinmedik dağlarında gidip, imge çiçeğinin müziğini kulağınıza üflemekten başka bir şey değildir şarkısını özgürlüğün.
Boşuna düşmedi peşine çobanın biri adını bile bilmediği bir yıldızın;
…özgürlüğün özgürlüğümü çoğalttığı gün/birleşir bütün nehirleri dünyanın/bir zafer şarkısıdır tenor sax”…
CazKedisi sütten kesilir, cazdan ve şiirden kesilmez. Emzikten kurtuldu, karanlığın kılıcı küflü çıktı. Be-bop’ın gecesi ve imgenin büyüsü iyi gelir minik kalbine o’nun.
Hava değişti, imgeden esiyor yel. Sadelikten ve incelikten. Yüksek topuklu akıllardan ve yüksek sesli hırçınlıklardan, egolardan uzak.